10 Ağustos, 2010

Gökte Ararken Kadıköy Kurtuluş Parkında Bulduk!)



Geçen pazar; akşam 7 sularında ,günün yorgunluğunu, arkadaşın tatilden getirdiği şirince şarapları eşliğinde film izleyerek atma hevesi,çalan telefon ile birlikte yerini başka bir heyecana bıraktı.Merakla beklenilen Genco Erkal'ın sahnelediği Marx'ın dönüşü adlı oyuna daha önce bir türlü yer bulamayışımız ya da sahnelendiği tarihte İstanbul'da olmayışımız nedeniyle ufunetler sarmıştı etrafımızı.Bu ufunet,telefonun çalmasıyla dağıldı aniden.Telefondaki ses; ''abicim hemen kurtuluş parkına geliyosunuz ve Marx'ı selamlıyoruz hepbirlikte..'' demesiyle, günün yorgunluğu yerini heyecana bırakmıştı.Eve getirilen şaraplar eşliğinde izlenecek filmler rafa kaldırıldı ve bir kadeh sarap yudumladıktan sonra,yeniden dışarı bulduk kendimizi.On dakikada parka varmıştık bile.Benim; artık ,bu oyunu ve Genco Erkal'ın bu oyundaki yüksek performansını çıplak gözle izleme umutlarım rafa kaldırılmışken,dvdsinin çıkmasını merakla bekliyor oldugum bir dönemde,oyun resmen evimin bahçesinde sahneleniyordu.Marx ile birlikte Bakunin ve Engels de tekrar geri dönmüştü o akşam.
Onlarca kedi yavrusu besleyerek ilerlediğimiz parkta(daha önce orada bu kadar kalabalık bir kedi dayanışmasına şahit olmamıştım),oyunu bekleyen uzun kuyruğa ilişiverdik sonunda.Bir müddet ayaküstü sohbet ettikten sonra amfi tiyatronun ön kısımlarında yerimizi aldık.Yaz dönemi açık hava tiyatrolarının verdiği hazzı almaya hazırdık artık.Sahnedeydi büyük oyunculuk..
Ve dakika bir gol bir;''Ben öldüm ama aslında ölmedim de. işte alın size diyalektik.'':)
Yıllar önce gelecek hakkında verdiği ipuçlarının çeşitli gazete manşetlerinden inmemesine ve birçok ekonomik analizde yer almasına rağmen, düşüncelerinin çürütüldüğü iddiasına karşın, Marx dünyaya geri geliyor ve birkez daha dürtüyordu insanları.Marx az kişinin bildiği;Avrupa kıtasındaki ülkelerden sürülünce eşi Jenny ile birlikte dönemin Londra'sının pis ve yoksul Soho semtine taşınmış ve çocuklarına bakmak için uğraşıp didindiği bir aile babası profili ile karsımızdaydı.Ailesi ve arkadaşlarının(özellikle oyunda kurgulanan Bakunin arkadaşlığı) trajikomik hikayeleri ile bizi o döneme,Soho'ya,Paris'e-Komünü'ne ve evine konuk ediyordu.
Oyunun etkili sahnelerinden teki; Marx'ın, kendisinin marxist olmadığını söylemesi, ve bu nedenle düşüncelerini putlaştıranlara, istedikleri gibi yorumlayanlara ayar verip ,kendisine marxist diyenlerin marx’ı ne derece doğru algılayabildiklerini düsünmeye sevketmesidir.Oyunda tarihi dönemlerden bahsedilirken kullanılan sinevizyon gösterisi de bilgi dağarcığınızı görsel olarak besliyordu ayrıca.

Oyunun bazı bölümlerinde öfkeli,ağlamaklı,bazılarında neşeli ve komikti.Öfkeli bölümden alıntı;
''Siz buna ilerleme diyorsunuz öyle mi? çünkü motorlu arabalarınız, telefonlarınız, uçan makineleriniz ve bu leş yığını içinde daha iyi kokmanızı sağlayan bin çeşit parfümünüz var. ve caddelerde uyuyan yoksul insanlarınız...''

Bir bölümde iç geçirerek;''Sovyetler birliğinin çökmesini komunizmin ölmesine bağlıyorlar.

kafasını iki yana sallar.

''Bu aptallar komunizmin ne olduğunu biliyorlar mı ki? yoksa komunist sistemin kendi yoldaşlarını katleden bir eşkıya olduğunu mu sanıyorlar? çük kafalılar!''

Bizi koparan bölümlerden:);''yasaya aykırı bir protesto yapacaksan 2000 kişiyle yap... ve de mozart la...''
''ekonomi-politik okumaktan daha sıkıcı bir şey olabilir mi?.. evet, ekonomi-politik yazmak!''
''İsa gelicem dedi ama gelmedi..ben geldim''

Paris komünü hakkındaki bölüm oldukça etkileyci olmakla birlikte,amfideki izleyici kitlesinin Genco Erkal'a kilitlendiği bir andı.Kızı Eleanor ve eşi Jenny hakkındaki repliklerde oldukça eğlenceliydi ayrıca.
Bir saat 20 dakikalık bu tek perdelik oyun her dakikasında dikkatleri Genco Erkal'ın performansı ile üzerine çekebildi.
Bakunin ve Paris Komünü hakkında daha çok şey yazmak isterdim ama bu oyunu izleyemeyenlere tavsiyem;aykırı yayınevi'nden Marx Döndü adlı kitap olacaktır.

Harika bir oyun izlemiş olmanın verdiği zevkle parktan ayrılmak üzereydik ki;bizim için sıradanlık kazanmış ama trajik bir karşılaşma cereyan etti ve uzun zamandır görüşemediğimiz arkadaşları orada görebildik.''bu tür salonlarda karşılaşmaktan bıktık,artık bizde buluşalım'' dedi..''tamam sizin evin salonunda Bakunin'i izlemeye gelicez:)''dendi..


edit-(bu arada bugün son günü olan kadıköy kurtuluş parkı açıkhava tiyatro festivalinde son oyun sahnelenecektir saat 21.00 'de.Beni duyupta gidene ne mutlu)

04 Ağustos, 2010




Hayat mı?
Zamanın kara tahtası..
Yanında getirdiklerini,yanında götürüyor yeniden.Bazılarını daha belirgin,bazılarını ise daha silik karalıyor tahtaya.Tek seferlik gel-gitler.Sonra ,elinin tersiyle silip,yenisini karalıyor.Her seferinde bu davranış onda devingen bir tutkuya dönüşüveriyor.Geriye bakıldığında hiçbir şeyin geri getirilemeyeceği aynı zamanda yarının ne getireceği kestirelememekte.Sonuçta, kayboluşlarda zaman aralığı gözükse de,hepsi yok olmaya mahkum.Kaçınılmaz ve alıştırılmış bir çaresizlik; dayatılan..

Yarına gülümsemeli,müziğin ve anın tadını cıkarmalı;) (yarın yorucu olacağa benzer,silik karalamalar temennimiz)
Ve beden,zeminde dalgalanan bu gölgeden,ayrılma-ma çabasında bu gece..








(dahauzunbiryazıtertiplenebilirdiamacokyorgun-monochromaticbugece)






03 Ağustos, 2010

Dancing with a HourgLass

Yedinci Mühür-Seventh Seal |

'Film, teması hayli basit bir allegoridir: İnsan, onun ebedi Tanrı arayışı, ve tek mutlaklık olarak ölüm.' - Ingmar Bergman

Related Posts with Thumbnails